Geçen haftanın ikinci yarısında Antalya, Denizli, Aydın hattında değişik etkinliklerle, toplumun, örgütlü kesimlerin nabzını tuttuk.
Antalya’da Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği’nin (TÜSAD) 46. olağan kongresinin ana konusu “başarıya giden yol” idi. Bilimsel çalışmaların paylaşıldığı dar toplantıların başlangıcındaki açılışa bine yakın uzman doktor katıldı. Biz de “Savaşın ve Barışın Kahramanı Atatürk” kitabımız zemininde Mustafa Kemal’in savaşlar kadar barışlardaki başarılarını anlatmaya çalıştık. Uzun eğitim-pratik sürecinden sonra uzmanlaşan doktorların meslek sevgisi kadar her şeye inat ülke kaygısı-sevgisi taşıdığına tanık olduk.
Denizli’de Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ile Eğitim-İş’in ortaklaşa düzenlediği “Başöğretmen Atatürk” konferansında konuşurken bütün yüzlerde kaygılı bir umutluluk vardı. Toplumun örgütlü kesimlerinin mücadeleyi birleştirince ortaya çıkan gücün çarpan etkisiyle büyümesi gerçekten güzel. Ancak bunun devamında büyük bir hedef ortaklığı gerekiyor.
***
Aydın Kitap Fuarı, kapatılan Aydın Tekstil’in mirası üzerinde açıldı. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu altı yıllık mücadeleden sonra 170 bin metrekarelik binalarla, ağaçlarla dolu alanın kültürel faaliyetler başta olmak üzere tüm yurttaşların kullanımına açık olmasını sağlamış. Fuara gelen yurttaşlarda, ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle taşıdıkları kaygıyla bizden geleceğe dair iyi şeyler duyma arayışı iç içeydi.
Çarşambadan pazara anlattığımızdinlediğimiz yurttaşlarla böylesi durumlardaki sözümüzü paylaştık. Şöyle:
Yeni konteyner evler Mevlana Mah.:(fiyatlara bir göz atın)
Local Plan
Çok kaygılıyım diyenlere, “Sevindim” karşılığını verince ortam değişti. Şaşırdılar, sordular “Biz kaygılı olduğumuzu söylüyoruz, siz sevindim karşılığını veriyorsunuz. Bu nasıl bir şey?” Biz de “Ya kaygısız olsaydınız” dedik, “Asıl olan bu kaygıyı kahra, kaybettik duygusuna çevirmeden umut ve mücadeleye yönlendirmek” diye devam ettik.
Son haftaki gözlemlerimizi son birkaç ayla birleştirince ortaya şu tablo çıkıyor:
31 Mart yerel seçimlerindeki büyük zaferin devamında genel iktidar değişiminin de olabileceği beklentisi zayıflıyor.
Önümüzde takvimi belli bir seçim süreci yok. Ancak iktidarın seçimi seçimden önce kazanma stratejisine dayalı ucu belirsiz bir sürecin içindeyiz. CHP’den yüksek beklenti içindeki yurttaşlara AKP’nin devleti ele geçirdiğini ancak milleti ele geçiremediğini anlatınca duraladılar. Önemli bir kesimin her şeye boyun eğme alışkanlığı edindiğinden yakındılar. Biz de Kurtuluş Savaşı’nda bile yüzde 40’ı aşkın cepheden kaçan olduğunu, 306 Osmanlı paşasından ancak 9’unun Mustafa Kemal’e inanıp onun yanında durduğunu anımsattık.
***
Sözün özü, asıl olan hedefe inanmış örgütlü kesimlerin atacağı adımlar. Toplumun önemli bir kesimi böyle bir harekete güvendiğinde nelerin olacağını tarihimiz anlatıyor.
Cumartesi akşamı Prof. Celal Şengör’le birlikte Çerçioğlu’nun misafiriydik. Prof. Şengör bilimin doğduğu topraklarda olduğumuzu anımsatıp, Tales’e kadar indi. Prof. Ekrem Akurgal’dan Prof. İhsan Ketin’e kadar Cumhuriyet ruhunun bilimde vücut bulduğunu o güzel anlatımıyla paylaştı.
Konu ne yapmak gerektiğine gelince bir düşüncemizi aktardık:
Anıtkabir en büyük buluşma yeri. Orası yaşayan bir yer. En büyük toplanma yeri. İnsanlar Anıtkabir’den bir rahatlamayla değil, bir dolumla ayrılmalı!
Bunun yolunu bulmak gerekiyor. Bu başarılabilirse kaygılar, yapılması gerekenleri sıralamaya dönüşecek. Bunun devamında da başarıya giden umut yükselecek.
Türkiye böyle bir alacakaranlığı yaşıyor.
Kaygısı küllenmiş milyonların içinde közü sıcak yurt sevgisi ve umut tabakaları var.