Armağan KULOĞLU


Uzakdoğu’da sonu olmayan gerginlik: Çin-Tayvan

Uzakdoğu’da sonu olmayan gerginlik: Çin-Tayvan


İkinci Dünya Savaşı sonrası Çin’de Komünist Parti ile Milliyetçi Parti arasındaki savaşı Komünist Parti kazanmış ve 01 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni (ÇHC) ilan etmiştir. Milliyetçi Parti, eski adı Portekiz sömürgesi Formoza olan Tayvan adasına sığınmış, kendisini Çin Cumhuriyeti (ÇC) olarak isimlendirmiş ve Çin Cumhuriyeti’nin egemenliğinin Tayvan adasında devam ettiğini beyan etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan Soğuk Savaş döneminde Batı’yla ilişkilerini koparan Çin’i, 1970 yılına kadar Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti temsil etmiştir. Bu dönemde ABD, Tayvan’daki Cumhuriyeti desteklemiştir. Bunun ana sebebi, Kore savaşlarında Komünist Çin olan ÇHC’nin, Kuzey Kore’yi desteklemesidir.

1970 yılında Çin’in ABD’yle de ilişkilerinin düzelmesiyle ÇHC tüm Çin’i temsilen Birleşmiş Milletler’e kabul edilmiştir. Bu duruma rağmen hâlâ Çin’i, Tayvan’daki ÇC’nin temsil ettiğini düşünen ülkeler de bulunmaktadır. ABD de Tayvan’a olan desteğini devam ettirmektedir.

Bu gelişmeler, Çin ile Tayvan arasında sürekli bir egemenlik çekişmesi yaratmış, siyasi gerilim sürekli olarak askerî gerileme sebep olmuş ve bu iki unsur birçok defa savaşın eşiğine gelmiştir.

Gerginlik yeniden arttı

Tayvan’ı, iki yıl önce ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin, geçen yıl da yine ABD Temsilciler Meclisi’nden bir heyetin ziyareti gerilimi arttırmış, Pekin Yönetimi, kendi parçası olarak gördüğü Tayvan’a yapılan bu üst düzey ziyaretleri “egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali” olarak nitelendirerek bunlara “askerî karşılık” dâhil sert tedbirler alacağı uyarısında bulunmuştur.

Bu yılın başında Tayvan’da yapılan başkanlık seçimlerini, milliyetçi ve ayrılıkçı aday Lai Ching-te’nin kazanması ve onun söylemleri gerginliği daha da arttırmış, Çin yönetiminden askerî ve siyasi tehditlere son vermesini isteyerek görevine başlamıştır. İlk konuşmasında, barışın tek seçenek olduğunu ve Pekin'in, Tayvan halkının seçimine saygı duyması gerektiğini söylemiş, Çin'i, Tayvan'la birlikte küresel sorumluluk üstlenerek Tayvan Boğazı'nda ve bölgede barış ve istikrarın korunması için çalışmaya ve dünyanın savaş korkusundan kurtulmasını sağlamaya davet etmiştir. Tayvan’ın, demokrasi ve özgürlükten taviz vermeyeceğini, Adadaki statükoyu korumanın dünya için kilit önemde olduğunu vurgulayarak Çin’le Tayvan’ın uzlaşması için ikili temasların yeniden başlamasını umduğunu da sözlerine ilave etmiştir.

Bu eylemler ve açıklamalar var olan gerginliğin yeniden tırmanmasına neden olmuş, Tayvan Başkanı Lai’nin 10 Ekim’de “ulusal gün” dolayısıyla yaptığı konuşma krize dönüşmüştür. Konuşmasında Tayvan hükûmetinin egemenlik, demokrasi, özgürlük ve statükonun korunmasına bağlı kalacağını dile getiren Lai, "Anayasaya göre Çin Cumhuriyeti'nin (Tayvan) egemenliğinin bütün olarak halka ait olduğunu, ÇC ve ÇHC birbirinin boyunduruğunda olmadığını, ÇHC’nin Tayvan’ı temsil etme hakkının da bulunmadığını” söylemiştir. Lai’nin, adanın resmi adı olan "Çin Cumhuriyeti" ifadesini kullanması da dikkat çekmiştir.

Çin’in tepkisi

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ning de “Lai'nin Tayvan Boğazı'nın iki yakası arasındaki tarihsel bağları koparmayı amaçladığını, dünyada tek bir Çin ve Tayvan'ın da onun ayrılmaz parçası, ÇHC hükûmetinin de Çin'in bütününü temsil eden tek meşru hükûmet, Tayvan Boğazı'nın da tek ve aynı Çin'e ait olduğunu, Çin'in yeniden birleşmesine yönelik tarihî eğilimi de kimsenin durduramayacağını” söyleyerek Pekin’in tepkisini dile getirmiştir. Ayrıca ABD’nin Tayvan’a Eylül 2024’de yaptığı askerî destek de Çin’in tepkisini çekmiştir.

Tepkiler bununla da kalmamış, Çin silahlı kuvvetleri Tayvan çevresinde 153 uçak ve 36 savaş gemisiyle Tayvan'ı kuzey, güney ve doğudan çevreleyip kritik limanları bloke edip, Ada'yı adeta ablukaya alan bir tatbikatla bu girişimlere cevap vermiş, bu konudaki ciddiyetini ve kararlılığını ortaya koymaya çalışmıştır. Tatbikat 13 Ekim 2024 sabahı başlamış, 14 Ekim 2024 akşamı sonlandırılmıştır.

ABD de bunu, Tayvan lideri Lai Ching-te'nin "Ulusal Gün" konuşmasını, Ada'da süregelen bir gelenek olduğu tanımlayarak savunmuş, Çin'in buna askerî tatbikatla karşılık vermesinin de "kışkırtıcı" olduğunu belirterek kınamıştır.

Tayvan’ın stratejik önemi

Strateji uzmanı Mahan, Tayvan’ı büyük güçlerin deniz hâkimiyeti stratejilerinin temeli, okyanusun dar geçitlere ve boğazlara bağlandığı "daralma noktalarının" en önemlilerinden biri olarak öne çıkarmıştır. Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi ve Filipin Denizi arasındaki kritik geçiş noktasında bulunan Tayvan, dünya ticaretinin yaklaşık üçte birinin güzergâhı olan bir bölgenin merkezinde yer almaktadır.

Tayvan, ABD/NATO’nun da

yeni stratejisi kapsamında

Tayvan, NATO’nun da kabul ettiği, aslında ABD’nin yeni stratejisi olan; tehdit olma niteliği taşıyan güç odakları üzerinde hâkimiyet kurarak tek kutuplu dünya projesini yeniden hayatiyete geçirmeye yönelik, Asya-Pasifik bölgesinde ağırlık merkezi oluşturma, Rusya’yı batıdan ve güneyden sıkıştırma, Rusya’yla birlikte Çin’i de doğudan çevreleme planının önemli bir parçasını teşkil etmektedir.

Tayvan, bu kapsamdaki Güney Kore-Japonya-Tayvan-Filipinler-Endonezya’yla Rusya’yla birlikte Çin’i çevreleme planının merkezinde yer almaktadır. ABD’nin bu bölgedeki ülkelerle, NATO’yu tamamlayıcı paktlar oluşturması da dikkate alınmalıdır.

***

- ABD’nin, Tayvan’ı desteklemekten kesinlikle vazgeçmeyeceği, Tayvan’ın da ABD ve Batı’dan aldığı güçle Çin’e karşı direnmeye, Çin’in de Tayvan’ın bağımsız bir devlet olmasını engellemeye devam edeceği değerlendirilmektedir. Çin’in Tayvan’ı baskı altında tutmak için sürekli askerî seçeneği ön planda tutan bir yol izleyerek güç gösterilerinde bulunmayı sürdüreceği beklenmektedir.

- Fiili bir çatışmaya ABD’nin doğrudan müdahil olmasının, son zamanlardaki Çin-Rus ittifakı da göz önünde tutulduğunda, bir dünya savaşına yol açabileceği, bu nedenle tarafların kontrollü gerginlikle mevcut statüyü korumaya çalışacakları düşünülmektedir

- Tayvan’ı bağımsız bir ülke olarak tanıyan sadece 14 devlet olup, Türkiye de ABD ve Avrupa ülkeleri gibi tanımayanlar arasındadır. Türkiye, bu konuda bir denge politikası uygulamakta, Tayvan’la ithalat ağırlıklı ticaret yapmakta, bunun önemli bir kısmını da çip ticareti teşkil etmektedir. Krizin derinleşmesi hâlinde tedarikte sorun yaşamamak için tedbirli olmaya çalışmaktadır.