4 Ekim 2024’te Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile TÜSİAD, “Dünyada Gıda ve Beslenmenin Durumu” raporunu tanıttı. FAO güvenliği uzmanı Obara; “Küresel açlık riskini 2030 yılına kadar sona erdirmek için küresel çapta etkin önlemler almak gerekir” dedi.
Aç kalma riski en yüksek olan ülkelerden biri biziz; Çünkü ciddi bir tarım politikamız yoktur. Dünya, tarımsal destekleri artırırken bizim hükûmetler son 22 yıldır tarımsal destekleri kısıyor.
2001 krizinde güçlü ekonomiye geçiş programında “tarımsal desteklerin yarı yarıya azaltılacağı” yer aldı. “Tarımsal destekleme fiyatları öngörülen enflasyonu aşmayacak şekilde artırılacak ve kuruluşların finansman imkânları dikkate alınarak miktar kısıtlamasına gidilecektir” denildi.
AKP iktidarı 2006 yılında tarım kanununu çıkararak bunu değiştirdi. Tarım Kanunu Madde 21, “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.”şeklinde çıktı. AKP iktidarı bu kanunla 2007 seçimleri için çiftçiye selam gönderdi. Ama bugüne kadar IMF çizgisi değişmedi ve maalesef kendi çıkardığı kanuna da uymadı.
Seçim yılı olan 2007’de tarımsal desteklerin millî gelire oranı yüzde 1’in altında kaldı yüzde 0,67 oldu. Üstelik bu pay bugüne kadar giderek azaldı. 2017 sonrasında yüzde 0,40 dolayında kaldı.
2003 yılında, 40 644 bin hektar olan toplam tarım alanı, 2022 yılında 38 462 bin hektara geriledi. Çünkü ekmeden biçmeden, ovalara villa yaparak, kebapçı açarak bugünlere geldik.
Tarımda gıda güvenliği kapsamında, sık sık gıda ürünlerinde hile hurda haberleri okuyoruz. Bu nedenle içte ve dışta organik tarım ürünlerine talep arttı. Türkiye’de organik tarıma uygun kirlenmemiş, organik tarıma elverişli alanlar var. Söz gelimi Kars ve Ardahan’da kirlenme çok azdır.
Türkiye‘de organik tarım üretimi bir ara arttı ve fakat 2018 başkanlık sistemi ile hızla geriledi. Başkanlık sistemi tüm alanlarda ve ekonomide inişe geçiş için bir milattır. Bu paralelde 2018 yılında organik tarımın toplam tarım üretimi içindeki payı 2018 yılında yüzde 2,7 iken, 2022 yılında yüzde 1,5’e geriledi.
Eğer organik tarıma dönersek, tarım ürünleri ihracatımızı da daha çok artırırız.
Ne yapmalıyız?
1) AKP iktidarında devlet tamamıyla dışlandı. Oysaki tarımda sivil organizasyonlar belirli bir yere kadar başarılıdır. Ülke düzeyinde organik ürünler üretimi için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devletin öncülük etmesi gerekir. Maddi teşvikleri artırması ve denetim yapması gerekir.
2) Türkiye için hayvansal organik ürünler de bitkisel ürünler kadar önemli bir potansiyeldir. Türkiye hayvancılıkta da kaybetti. 1970’li yıllara kadar Türkiye Rusya’ya canlı hayvan ihraç ederdi. Bugün dünyadan et ithal eden bir ülke olduk. Et Balık Kurumu yeniden organize edilmelidir. Et üretimine teşvik artırılmalıdır.
Hayvancılığın gelişmiş olduğu bölgelerde “Hayvansal Organik Ürünler Organize Sanayi Bölgesi” kurulabilir. Bu alana yakın bölgelerde, aynı zamanda besi organize sanayi bölgeleri de kurulabilir.
3) Doğal kaynaklarımız ve imkânlarımız duruyor, biz öyle bakıyoruz. Hiçbir plan proje yok. İktidar bakmanın ötesinde ovalara imar izni veriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ belediyelerin reddettiği projelere imar izni veriyor. Bakanlığın ve TOKİ’nin plan ve projelere onay verme yetkisi kaldırılmalıdır.
4) Türkiye’nin bir başka önemli potansiyeli, organik bal üretimidir. Ülkemizin ekolojik koşulları organik bal üretimi için uygundur. Özellikle Kuzeydoğu Anadolu’da flora zengindir, sentetik kimyasalların kullanımı sınırlıdır. Üretim ve pazarlama, kooperatif ortaklıkları şeklinde olursa sonuç alınır. Ne var ki bizde kooperatifçilik kültürü gelişmemiştir. Organik bal üretiminde arıların pahalı beslenmesi yanında söz konusu kooperatifçiliğin zorlukları gibi handikaplar vardır.
Ancak markalaşma gerçekleşirse, kooperatifçiliğin, fiyat avantajı, kredi kolaylığı, ortak pazarlama maliyetlerinin daha düşük olması gibi önemli avantajları bulunmaktadır. Bunun için de devletin el atması gerekiyor.
5) Türkiye şarap üretimi için elverişli topraklara ve iklime sahiptir. Dünyada şarap üreten ülkelerde, üzüm ekimi ve şarap üretimi, standartlara uygunluğu, kalite kontrolü, kaliteyi gösteren bandrol uygulaması devlet tarafından yapılmaktadır. Türkiye’de üretimi engellemek için ürün üstüne vergi konuluyor.
Gıdamıza bile ideolojik gözle bakarsak, sonunda aç kalmamız kaçınılmaz olacaktır.