Mustafa BALBAY


‘Yurttaşlarım...’

‘Yurttaşlarım...’


 

 

Başlık Mustafa Kemal Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’ndan... Atatürk “yurttaşlarım” hitabını ilk kez 29 Ekim 1933’te, Cumhuriyetin onuncu yılındaki konuşmasında kullandı.

 

 

O kadar kapsayıcı bir tanım ki!

 

Örneğin, “demokratlar” diye seslendiğinizde bir kesim kendini bu tanımın içine sokmak istemeyebilir. Ya da demokratlık tanımını kendince yapar.

 

“İnananlar” diye seslendiğinizde herkes kendi inancına göre karşılık verir.

 

Sözü uzatmayalım, bir ülkeyi paylaşan insanların en geniş kesimini kapsayan sözcük “yurttaşlarım”dır.

 

Atatürk, nutkunu hazırlarken tonlarca cümle yazdı sildi, yazdı sildi. Etrafıyla paylaştı. Son şeklini verdi.

 

Kimi sözcüklerin zamanla birleşik ya da ayrı yazılımı dikkate alındığında 170- 175 kelimelik bir metin olan Onuncu Yıl Nutku’nda Atatürk, Cumhuriyeti en büyük bayram olarak tanımlayıp kutladıktan sonra tok sesiyle haykırır:

 

“Yurttaşlarım!”

 

Metinde 16 kez “Türk” sözcüğü kullanır. Sonuncusu metnin bitimindedir:

 

“Ne mutlu Türküm diyene!”

 

Bu bir ırkın tarifi değildir. Tanımı zamana göre değişen bir millet kapsamı değildir. Kişilerin kendini tarifidir. Nereden, hangi kökenden gelirse gelsin, kendisini Türk olarak tanımlayan herkestir. Bu “yurt”taki ortak bağdır, “yurt”taşlıktır.

 

***

 

Orthopäden: Warum jeder Deutsche diesen Schuh tragen sollte!

Kasdava Pro Barfußschuhe sind bequem, warm und leicht, perfekt für den Winter.

Barfuss Vitalitat

Bir yurt düşünün...

 

17 milyonluk nüfus 1912’den 1922’ye, 10 yılda 13 milyona düşmüş.

 

10 yılda Balkan Harbi’nden Çanakkale’ye, Birinci Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na kadar yedi düvelle savaşılmış.

 

Sadece cephedekiler ölmemiş; Dünya Savaşı’nın en çok sivil kaybı yaşanan toprakları olmuş. Kalanların neredeyse yarısı kör, topal, çolak, sıtmadan vereme zorlu hastalıklarla boğuşuyor.

 

Savaşın Avrupa’daki bölümlerinde sivil göçü-ölümü yüzde 2, Anadolu’da yüzde 30.

 

Hayatta kalan 13 milyonun yarısı bu topraklara ya yeni gelmiş ya bir kuşak önce gelmiş. Ermenilerden Rumlara Anadolu’da yaşadıkları toprakları terk edenler, Kafkaslar’dan Balkanlar’a zorlu göçlerle yüzyıllardır yaşadıkları toprakları bırakıp, aylar içinde Anadolu’ya gelenler.

 

Eğitim mi? Sağlıklı istatistik yok. Okuma yazma bilen erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 2!

 

Ekonomi mi? Kişi başına gelir 70 dolar!

 

Ama kişi başına düşen ulusal onur 70 bin dolarla bile ölçülemeyecek düzeyde!

 

İşte Cumhuriyet!

 

Onuncu Yıl Marşı’nda “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” derken gençliği zaman dilimine bağlamıyor. Bir bakıma yurttaş olma heyecanına bağlıyor.

 

 

Ve onuncu yıl kutlamalarının konuklarından biri de daha bir kuşaktan kısa bir süre önce ölümüne savaştığımız Yunanistan’ın Cumhurbaşkanı Venizelos!

 

***

 

Cumhuriyetin 101. yılındayız.

 

Bugün bu topraklarda yaşayan insanların yurttaşlık bağlarıyla ileri geri oynamaya kalkanlar...

 

İnsan eşitliğinin en onurlu tarifi olan laikliği eğip bükenler...

 

Sanki babasının malıymış gibi Cumhuriyetin birikimlerini haraç mezat satanlar...

 

Cumhuriyetin büyük karakteri bağımsızlığı, strateji sermayesi yapıp pazarlayanlar...

 

Yaşamın her alanına uyarlanabilecek bir tanım vardır:

 

Her şeyden önce, zarar verme!

 

Önce bu güzelim ülkeye zarar vermemeyi düşünün!

 

Önce kurumların, değerlerin içini boşaltmamayı düşünün...

 

Sonra gerçekten Cumhuriyetin temellerinden daha ileri fikriniz varsa söyleyin!

 

Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun!